Yaşlı Bakım Uygulamaları
Yaşlılık nasıl daha rahat ve güvenli bir yaşam dönemi olabilir? Bu sorunun cevabı farklı şekillerde verilebilir. Basit, ama etkili yöntemlerle yaşlıların yaşamında olumlu bazı değişimleri yaratmak mümkün olabilir.
Örneğin; yalnız yaşayan yaşlıların çoğu ya bedensel nitelikleri elvermediği ya da tek kişilik bir sofra hazırlamanın anlamsız olduğuna inandıkları için günlük beslenme ihtiyaçlarını bir dilim ekmekle ya da hazır yemeklerle karşılamaya çalışırlar. Genellikle besin değeri az olan bu tür yiyeceklerin, yaşlının sağlığını tehdit edici özellikleri vardır.
Beslenme, sadece sağlık için yapılan bir girişim değildir. Halk dilinde "sofraya oturmak" demek, aile ortamında birlikte yemek yemektir. Sofra ailenin bütün üyelerini bir araya toplayan, birbirlerini görmelerini, konuşmalarını, fikir alış verişini sağlayan önemli bir sosyal mekanizmadır.
Bunun yanında bir de yiyeceklerin besin değeri iyi ise, o sofradan kalkan insanlar, sadece karınlarını değil, ruhlarını da doyurmuş olurlar. Yalnız yaşayan yaşlıların büyük bir bölümü hem sağlıklı beslenemiyorlar, hem de "sofradan" mahrumlar.
Ülkemizde Ramazan ayı gelince bazı hayırseverlerin kurdukları "Ramazan sofralarına" olan rağbetin büyüklüğü, Türkiye'de beslenme sorunu bulunan insanların az olmadığının bir işaretidir.
Dini duyguların ön plana çıktığı Ramazan ayının dışında kalan sürede de aynı sofraların kurulması için neler yapılabilir? Evinde yemek pişiremeyen yaşlılara her gün nasıl sıcak bir öğün yemek verilebilir?
(1) Yaşlı ve fakirlere her gün sıcak yemek yedirmek
(2) İşsizlere iş yeri açmak
(3) Şirketleri vergi iadesinden faydalandırmak
Bu iş için büyük bir mutfak, iki tane aşçı, 15-20 mutfak personeli, bir şoför ve bir de küçük transport aracı olmalıdır. Hâllerde ve büyük şirketlerde, bozuk olmadıkları halde, satışa uygun olmayan mallar her zaman vardır. Mesela ezik konserve kutuları, ertesi güne kalırsa bozularak çöpe atılacak olan sebze ve meyveler, kullanım tarihi yaklaşan ve kısa bir süre sonra mecburen imha edilecek olan besin maddeleri vs.
Bütün bunlardan hem yaşlılar, hem de şirketler farklı biçimlerde faydalanabilirler. Muhtaç yaşlılara, bu besin maddelerinden her gün sıcak yemekler pişirilebilir. Çöpe atılacağı yerde, bu mallar iyi bir amaç doğrultusunda kullanılmış olur. İşsizlerden meydana gelen bir mutfak personeli kurularak, yeni istihdam yaratılmış ve böylece, hem devletin mali yükü hafifletilmiş, hem de insanlara kendi gelecekleri için yeni perspektifler açılmış olur.
Diğer taraftan mal veren şirketlerin sadece prestiji artmakla kalmaz, aynı zamanda yılsonunda, hibe ettikleri mallardan dolayı, vergi iadesi yasasından faydalanmış olurlar. Ama böyle bir projenin en önemli faydası, farklı yaşam alanlarından gelen insanların, ortak bir amaçta birleşebilmeleri ve sosyal yardımlaşmanın önemini kavramalarına da yardımcı olmasıdır.
Bu "sofralar" yaşlıların günlük beslenme problemlerine getirilen iyi çözümlerden biridir. Bunlar sayesinde yaşlıların sosyal ilişkilerinin artmasına da yardımcı olunmaktadır. Günlük yaşamını daha iyi organize etmesine, eve kapanıp kalmamasına yardımcı olan böyle bir organizasyonun gerçekleştirilmesiyle, binlerce yoksula ve yaşlıya, küçük bir girişimle çok büyük bir hizmet verilmiş olur.
"Seyyar yemekhaneler" olarak adlandırılan başka bir yöntemle, günün belirli saatlerinde, yaşlılara yemek servisi de yapılabilir. Özellikle bakıma muhtaç ya da çok yaşlı insanların her gün dışarı çıkma imkânı yoktur. Başkasının yardım ve desteği olmadan günlük işlerini yürütemeyen bu yaşlılar için, birçok ülkede başarıyla uygulanan "seyyar yemekhaneler" kurulmuştur.
Hafta sonlarında da evinde yemeği bulunması için kolayca ısıtılabilecek şekilde paketlenmiş yemekler cuma günleri ek olarak verilir. Böyle bir sosyal hizmetin iki faydası daha vardır. Bir taraftan, uygun beslenme sağlanmış olur, öte yandan yemeği götüren personel yaşlının durumunu kontrol edebilme olanağına sahiptir.
Yaşlının durumunu bilmek ve gerektiğinde hemen müdahale edebilmek için "telefon zinciri" denilen yöntemin çok büyük faydası olduğu ve bu yöntem sayesinde binlerce yaşlıya az bir yatırımla çok büyük hizmetler götürülebildiği de görülmüştür.
"Telefon zinciri" yaşlılara günde sadece bir telefon konuşmasına mâl olur. Bir yaşlı başka bir yaşlıyı telefonla arayarak, onun hal ve hatırını sorar. Böylece hem yaşlı sevinir hem de durumu hakkında bilgi edinilmiş olur. Öte yandan telefon konuşmalarında, birçok yeni arkadaşlıkların kurulduğu da olur. Böylece yaşlıların sosyal ilişkilerinin artmasına yardımcı olunur.
Telefon zinciri nasıl yürür? Önce yakın bir çevrede oturan yaşlıların belirlenmesi gerekir ve tanışmaları sağlanır. Yaşlıların telefon numaraları liste halinde yazılır ve her yaşlıya bu listeden bir tane verilir. Sıra şimdi aralarından bir "grup kaptanı" seçmeye gelmiştir. Grup kaptanının görevi her sabah - önceden belirlenen bir saatte - listedeki ilk ismi telefonla aramak ve durumu hakkında bilgi almaktır. Daha sonra bu yaşlı, liste sıralamasındaki diğer kişiyi telefonla arar ve onun hakkında bilgi edinir. En son aranan yaşlı da, grup kaptanını arayarak, telefon zincirinin sona erdiğini bildirir.
"Zincirde kopma" varsa, yani telefon aksiyonunda herkese erişilmemişse, hemen harekete geçilir ve bunun nedeni araştırılır. Belki yaşlı bayılmıştır ve evinin bir köşesinde yerde yatmaktadır. Belki de banyoda ayağı kayıp düşmüştür kanlar içindedir. Belki de merak edilecek bir şey yoktur. Belki telefon edileceğini unutup dışarı çıkmış da olabilir. Bunu tespit etmek için evine gidilebilir, komşularına telefon edilip onlardan kapıyı çalmaları rica edilebilir ya da yakın akrabalarına haber verilir ve onların ilgilenmeleri sağlanır.
Gerekirse ambulans veya doktor gönderilebilir."Telefon zinciri" yaşlılar açısından büyük bir güvencedir. Yalnız olmadığını anlamasına ve korkularını yenmesine yardımcı olur. Bir zorlukla karşılaştığı takdirde, kendisine yardım elinin uzatılacağından emin olan yaşlı, güne daha mutlu başlar ve iyi bir moralle kendini daha başka uğraşılara yöneltebilir.
Direkt olarak yaşlılara hizmet eden bir teknoloji henüz yoktur. Ama son yıllarda bu alanda da bazı çalışmaların başlatıldığını görüyoruz. Yeni teknolojileri yaşlıların güvenliği için kullanmak da mümkündür. Böyle bir "teknolojik hizmet" bazı ülkelerde yıllardan beri uygulanmaktadır ve olumlu tecrübeler elde edilmiştir. Örneğin yaşlının boynuna asılı küçük bir elektronik şalter, büyük bir görev görmektedir. Bu şalter çekilince, imdat servisine otomatik telefon bağlantısı kurulur.
Bunun gerçekleşebilmesi için, bir adet otomatik telefon numarası çeviricisi, bir mikrofon ve bir de hoparlöre ihtiyaç vardır. 24 saat görev yapan imdat servisiyle, bu teknoloji sayesinde yaşlı irtibata geçebilir. Bu teknolojinin en önemli özelliği, irtibatın kurulabilmesi için telefonun başında bulunulması gerekmediğidir. Telefondan uzakta olmasına rağmen, acilen yardıma ihtiyacı olan yaşlının telefon görüşmesini yapmasına imkan tanıyan bu cihaz, önemli bir güvenlik sistemidir.
Örneğin banyo yaparken düşen ve ayağını kıran yaşlının telefona ulaşması mümkün olmayabilir. Ama boynundaki şalteri çektiği anda, imdat servisine bağlanır ve kendisine en kısa zamanda yardım edilebilir. Diğer taraftan periyodik zaman aralıklarıyla, telefonun herhangi bir tuşuna basarak imdat servisine bir sinyal gönderilir. Eğer "beklenen sinyal" zamanında imdat servisine ulaşmamışsa, derhal harekete geçilir ve bunun nedeni araştırılır.
İmdat santrallerinin kurulması belli bir yatırımı gerektirmektedir. Yaşlının kendisi de, cüzi bir yatırım yapmak zorunda kalacaktır ve evine bağlanacak teknik cihazı satın alması gerekecektir. Ama asıl problem genellikle bu değildir. Daha ziyade yaşlıların teknolojiden duydukları çekingenlik sorun yaratır. Birçoğu yeni teknolojileri tanımadıklarını söyleyerek, böyle bir aleti kullanamayacaklarına inanmaktadırlar. Oysa kullanımı çok basit olan bu sistemler bağlanırken, yaşlıya detaylı bilgi verilmeli, soruları ne kadar basit olursa olsun cevaplandırılmalıdır ve böylece teknoloji çekingenliği ortadan kaldırılmalıdır.
Sistemden yararlanmak isteyenlerden, belli bir aidat alınması da gerekecektir. Bu aidatı karşılayamayacak durumda olan, fakat evinde bulunmasında büyük yarar görülen yaşlılara, sosyal yardım sistemi içinde, maddi yardımda bulunulmalıdır. Böyle bir güvenlik sistemi sadece yaşlıyı değil, aynı zamanda onun aile üyelerini de rahatlatacaktır.
"Sosyal hizmet servisleri", hastalık ve bakıma muhtaçlık durumlarında devreye giren, resmi veya özel kuruluşlardır. Görevleri ise hastalara ve yaşlılara evde bakmak, ev işlerine yardımcı olmaktır. Belli bir bölgede yaşayan bakıma muhtaç yaşlıların, bakımlarıyla ilgili her türlü sorumluluğunu üstlenirler. Uzman personelin çalıştırıldığı sosyal hizmet servislerinde, hemşireler ve hasta bakıcıları, hasta bakıcı yardımcıları, yaşlı bakıcıları görev alabilirler.
Bakımlar genellikle evde yapılmaktadır. Bunun amacı, yaşlının mümkün olduğunca bağımsız bir yaşam sürdürmesine yardımcı olmaktır. Sosyal hizmet servisinin personeli, eğer normal iş günlerinde yaşlıyı ziyaret ederse, bu genellikle yeterlidir. Bazı durumlarda hafta sonu ziyaretleri de kaçınılmaz olacaktır. Örneğin; şeker hastası bir yaşlının, her gün insülin iğnesine ihtiyacı varsa, hafta sonunda da ziyaret edilmesi gerekebilir.
Sosyal hizmet servisleri sadece bir bakım ve yardım merkezi değildir. Aynı zamanda danışmanlık görevini de yürütürler. Uzman personelin yanı sıra, kalifiyesiz personel de çalıştırırlar. Gerekirse bu elemanlarını da yaşlının evine gönderir ve kalifiyesiz personelin yerine getirmesinde sakınca olmayan (örneğin ev işleri, çamaşır, bulaşık, alışveriş vs.) işleri yapmasını sağlarlar.
Yakın gelecekte yaşlı sayısının artışına paralel olarak bakıma muhtaç yaşlıların sayısı da mutlaka artacaktır. Diğer taraftan işsizlik de Türkiye'nin acil çözüm bekleyen başlıca problemleri arasındadır. Binlerce gencimiz işsizlikten dolayı zor bir yaşam geçirerek, kendileri de kötü koşullar altında yaşlanmaktadırlar. Olaya bir de bu açıdan bakınca, bugünkü gençlerin nasıl bir yaşlılık geçireceklerini dikkate almanın şart olduğu ortaya çıkar.
Yapılan bütün araştırmalar şunu göstermiştir: Yaşlılık, kişinin kendi yaşam öyküsüyle bağlantılıdır. Yaşamının en verimli çağını işsiz olarak geçiren bir insanın, yaşlılığı sadece ekonomik yönden değil, sosyal ve psikolojik yönlerden de genellikle olumsuzluklarla dolu olmaktadır.
Ülkemizde milyonlarca işsiz genç, kötü bir yaşlılığa doğru adım adım ilerlemektedirler. Oysa bugünkü işsiz gençlerimizin çoğu, en azından ortaokul ya da lise mezunudur. Aralarında üniversiteyi bitirmiş olanların sayısı da az değildir. Yaşlılar için sunulan her türlü hizmet alanında çalışabilecek büyük bir insan potansiyeline sahip olduğumuz kesindir. İşsizliğe çare ararken, Gerontolojinin yaratabileceği yeni iş sahalarının gözden kaçırılmaması da gerekir.
Bu "sofralar" yaşlıların günlük beslenme problemlerine getirilen iyi çözümlerden biridir. Bunlar sayesinde yaşlıların sosyal ilişkilerinin artmasına da yardımcı olunmaktadır. Günlük yaşamını daha iyi organize etmesine, eve kapanıp kalmamasına yardımcı olan böyle bir organizasyonun gerçekleştirilmesiyle, binlerce yoksula ve yaşlıya, küçük bir girişimle çok büyük bir hizmet verilmiş olur.
"Seyyar yemekhaneler" olarak adlandırılan başka bir yöntemle, günün belirli saatlerinde, yaşlılara yemek servisi de yapılabilir. Özellikle bakıma muhtaç ya da çok yaşlı insanların her gün dışarı çıkma imkanı yoktur. Başkasının yardım ve desteği olmadan günlük işlerini yürütemeyen bu yaşlılar için, birçok ülkede başarıyla uygulanan "seyyar yemekhaneler" kurulmuştur.
Böyle bir sosyal hizmetin iki faydası daha vardır. Bir taraftan, uygun beslenme sağlanmış olur, öte yandan yemeği götüren personel yaşlının durumunu kontrol edebilme olanağına sahiptir.Yaşlının durumunu bilmek ve gerektiğinde hemen müdahale edebilmek için "telefon zinciri" denilen yöntemin çok büyük faydası olduğu ve bu yöntem sayesinde binlerce yaşlıya az bir yatırımla çok büyük hizmetler götürülebildiği de görülmüştür.
"Telefon zinciri" yaşlılara günde sadece bir telefon konuşmasına mal olur. Bir yaşlı başka bir yaşlıyı telefonla arayarak, onun hal ve hatırını sorar. Böylece hem yaşlı sevinir hem de durumu hakkında bilgi edinilmiş olur. Öte yandan telefon konuşmalarında, birçok yeni arkadaşlıkların kurulduğu da olur. Böylece yaşlıların sosyal ilişkilerinin artmasına yardımcı olunur.
Telefon zinciri nasıl yürür? Önce yakın bir çevrede oturan yaşlıların belirlenmesi gerekir ve tanışmaları sağlanır. Yaşlıların telefon numaraları liste halinde yazılır ve her yaşlıya bu listeden bir tane verilir. Sıra şimdi aralarından bir "grup kaptanı" seçmeye gelmiştir. Grup kaptanının görevi her sabah - önceden belirlenen bir saatte - listedeki ilk ismi telefonla aramak ve durumu hakkında bilgi almaktır. Daha sonra bu yaşlı, liste sıralamasındaki diğer kişiyi telefonla arar ve onun hakkında bilgi edinir. En son aranan yaşlı da, grup kaptanını arayarak, telefon zincirinin sona erdiğini bildirir.
"Zincirde kopma" varsa, yani telefon aksiyonunda herkese erişilmemişse, hemen harekete geçilir ve bunun nedeni araştırılır. Belki yaşlı bayılmıştır ve evinin bir köşesinde yerde yatmaktadır. Belki de banyoda ayağı kayıp düşmüştür kanlar içindedir. Belki de merak edilecek birşey yoktur. Belki telefon edileceğini unutup dışarı çıkmış da olabilir. Bunu tespit etmek için evine gidilebilir, komşularına telefon edilip onlardan kapıyı çalmaları rica edilebilir ya da yakın akrabalarına haber verilir ve onların ilgilenmeleri sağlanır.Gerekirse ambülans veya doktor gönderilebilir.
"Telefon zinciri" yaşlılar açısından büyük bir güvencedir. Yalnız olmadığını anlamasına ve korkularını yenmesine yardımcı olur. Bir zorlukla karşılaştığı takdirde, kendisine yardım elinin uzatılacağından emin olan yaşlı, güne daha mutlu başlar ve iyi bir moralle kendini daha başka uğraşılara yöneltebilir.
Direkt olarak yaşlılara hizmet eden bir teknoloji henüz yoktur. Ama son yıllarda bu alanda da bazı çalışmaların başlatıldığını görüyoruz. Yeni teknolojileri yaşlıların güvenliği için kullanmak da mümkündür. Böyle bir "teknolojik hizmet" bazı ülkelerde yıllardan beri uygulanmaktadır ve olumlu tecrübeler elde edilmiştir.
Örneğin yaşlının boynuna asılı küçük bir elektronik şalter, büyük bir görev görmektedir. Bu şalter çekilince, imdat servisine otomatik telefon bağlantısı kurulur. Bunun gerçekleşebilmesi için, bir adet otomatik telefon numarası çeviricisi, bir mikrofon ve bir de hoparlöre ihtiyaç vardır. 24 saat görev yapan imdat servisiyle, bu teknoloji sayesinde yaşlı irtibata geçebilir. Bu teknolojinin en önemli özelliği, iribatın kurulabilmesi için telefonun başında bulunulması gerekmediğidir. Telefondan uzakta olmasına rağmen, acilen yardıma ihitiyacı olan yaşlının telefon görüşmesini yapmasına imkan tanıyan bu cihaz, önemli bir güvenlik sistemidir.
Örneğin banyo yaparken düşen ve ayağını kıran yaşlının telefona ulaşması mümkün olmayabilir. Ama boynundaki şalteri çektiği anda, imdat servisine bağlanır ve kendisine en kısa zamanda yardım edilebilir. Diğer taraftan periyodik zaman aralıklarıyla, telefonun herhangi bir tuşuna basarak imdat servisine bir sinyal gönderilir. Eğer "beklenen sinyal" zamanında imdat servisine ulaşmamışsa, derhal harekete geçilir ve bunun nedeni araştırılır.
İmdat santrallerinin kurulması belli bir yatırımı gerektirmektedir. Yaşlının kendisi de, cüzi bir yatırım yapmak zorunda kalacaktır ve evine bağlanacak teknik cihazı satın alması gerekecektir. Ama asıl problem genellikle bu değildir. Daha ziyade yaşlıların teknolojiden duydukları çekingenlik sorun yaratır. Birçoğu yeni teknolojileri tanımadıklarını söyleyerek, böyle bir aleti kullanamayacaklarına inanmaktadırlar. Oysa kullanımı çok basit olan bu sistemler bağlanırken, yaşlıya detaylı bilgi
verilmeli, soruları ne kadar basit olursa olsun cevaplandırılmalıdır ve böylece teknoloji çekingenliği ortadan kaldırılmalıdır.
Sistemden yararlanmak isteyenlerden, belli bir aidat alınması da gerekecektir. Bu aidatı karşılayamayacak durumda olan, fakat evinde bulunmasında büyük yarar görülen yaşlılara, sosyal yardım sistemi içinde, maddi yardımda bulunulmalıdır. Böyle bir güvenlik sistemi sadece yaşlıyı değil, aynı zamanda onun aile üyelerini de rahatlatacaktır.
"Sosyal hizmet servisleri", hastalık ve bakıma muhtaçlık durumlarında devreye giren, resmi veya özel kuruluşlardır. Görevleri ise hastalara ve yaşlılara evde bakmak, ev işlerine yardımcı olmaktır. Belli bir bölgede yaşayan bakıma muhtaç yaşlıların, bakımlarıyla ilgili her türlü sorumluluğunu üstlenirler. Uzman personelin çalıştırıldığı sosyal hizmet servislerinde, hemşireler ve hasta bakıcıları, hasta bakıcı yardımcıları, yaşlı bakıcıları görev alabilirler.
Bakımlar genellikle evde yapılmaktadır. Bunun amacı, yaşlının mümkün olduğunca bağımsız bir yaşam sürdürmesine yardımcı olmaktır. Sosyal hizmet servisinin personeli, eğer normal iş günlerinde yaşlıyı ziyaret ederse, bu genellikle yeterlidir. Bazı durumlarda haftasonu ziyaretleri de kaçınılmaz olacaktır. Örneğin; şeker hastası bir yaşlının, her gün insülin iğnesine ihtiyacı varsa, hafta sonunda da ziyaret edilmesi gerekebilir.
Sosyal hizmet servisleri sadece bir bakım ve yardım merkezi değildir. Aynı zamanda danışmanlık görevini de yürütürler. Uzman personelin yanı sıra, kalifiyesiz personel de çalıştırırlar. Gerekirse bu elemanlarını da yaşlının evine gönderir ve kalifiyesiz personelin yerine getirmesinde sakınca olmayan (örneğin ev işleri, çamaşır, bulaşık, alışveriş vs.) işleri yapmasını sağlarlar.
Yakın gelecekte yaşlı sayısının artışına paralel olarak bakıma muhtaç yaşlıların sayısı da mutlaka artacaktır. Diğer taraftan işsizlik de Türkiye'nin acil çözüm bekleyen başlıca problemleri arasındadır. Binlerce gencimiz işsizlikten dolayı zor bir yaşam geçirerek, kendileri de kötü koşullar altında yaşlanmaktadırlar. Olaya bir de bu açıdan bakınca, bugünkü gençlerin nasıl bir yaşlılık geçireceklerini dikkate almanın şart olduğu ortaya çıkar.
Yapılan bütün araştırmalar şunu göstermiştir: Yaşlılık, kişinin kendi yaşam öyküsüyle bağlantılıdır. Yaşamının en verimli çağını işsiz olarak. geçiren bir insanın, yaşlılığı sadece ekonomik yönden değil, sosyal ve psikolojik yönlerden de genellikle olumsuzluklarla dolu olmaktadır. Demek ki ülkemizde milyonlarca işsiz genç, kötü bir yaşlılığa doğru adım adım ilerlemektedirler.
Oysa bugünkü işsiz gençlerimizin çoğu, en azından ortaokul ya da lise mezunudur. Aralarında üniversiteyi bitirmiş olanların sayısı da az değildir. Yaşlılar için sunulan her türlü hizmet alanında çalışabilecek büyük bir insan potansiyeline sahip olduğumuz kesindir. İşsizliğe çare ararken, Gerontolojinin yaratabileceği yeni iş sahalarının gözden kaçırılmaması da gerekir.
|