Yaşlılıkta Cinsellik
Yaşlılıkta cinsellik hala en büyük tabulardan biridir. Bu konu üzerine ne yaşlılar pek fazla bir şey söyler, ne de bilimsel araştırmalarda bu konuya fazla bir yer ayrılır.
Bunun toplumla, eğitimle, gelenek ve göreneklerle yakından alakası vardır. Oysa Batı toplumlarında cinsellik konusunda devrim yapıldığı kabul edilir. Fakat bu devrimde yaşlılara yer yoktur. Daha çok cinsellikle bir ilişkilerinin olamayacağına inanılmaktadır.
Ache'ler Paraguay'da yaşayan küçük bir yerli halktır. Onlar, kadın veya erkek, yaşlanan insanın, cinsel ihtiyacının kaybolduğuna inanmıyorlar. Başka toplum, başka düşünceler! Onların yaşlı kadınları ve erkekleri, sofrada ve cinsellikte imtiyaz sahibi insanlar.
Birçok sofra ve cinsellik tabularıyla geçen daha önceki yaşam dönemlerinin ardından elde ettikleri haktır bu. Yaşlılar, cinsel partnerlerini seçme hakkına sahiptirler.
Son yıllarda modern toplumdaki yaşlılık ve cinsellik arasındaki ilişkiler, bazı araştırmacıların ilgisini çekmeye başladı.Genç kuşakların cinsellik anlayışından daha farklı olarak, yaşlılıkta cinsellik üzerine konuşmaktan anlaşılan şey, eş ilişkilerinden ve eşler arasındaki özel yaşamdan, güven duygularından söz etmek demektir.
Cinselliği aşk, ilgi, sorumluluk, sevişme, yaşam yolunda birlikte ilerlemek, iletişim ve duygu kavramlarından ayrı düşünmek mümkün değildir. Erotizm, utanma duygusu, cinsel ilişki, tatmin olmak, deşarj ve "tek vücut olmak" kavramları da cinsellikle birlikte düşünülmelidir.
Yaşlılıkta "cinsel çekicilik", "erotik olmak" ya da "güzel" kavramlarının yeniden tanımlanmaları gerekir. Cildin pürüzsüzlüğü, yağ dokusu, kaslar, gözlerdeki ışık ve saçlar, önlenmesi mümkün olmayan şekilde değişir.
Yaşlıların bu durumda kendilerinde herhangi bir çekicilik bulmaları mümkün müdür? Gergin kasların, düzgün bir vücudun ve erotizmin yerine yaşlılıkta artık karakter, kişilik, ilgi, hassasiyet, empati gibi özellikler ön plana geçer. Bedensel cinsellikten daha çok, sıcak ve sıkı ilişkiler meydana gelir.
Yaşlılar aralarında cinsel ilişki üzerine gençler kadar fazla konuşmazlar. Gençlerin anladığı tarz bir cinsellik yaşlılıkta, değerinden bir hayli kayıplar vermiştir. Ama bunlar sadece genel gözlemlere dayanmaktadır. Buna karşın sosyalizasyon koşullarına, toplumun tabularına, örf ve adetlerine bağlı olarak, cinsellik konusu yaşlılıkta da birbirinden çok farklı olabilir.
Cinsel ilişkilerde 50 yaşından itibaren belli bir azalmanın meydana gelmeye başladığı görülmektedir. Kadınlarda daha hızlı bir azalma olduğu tespit edilmiştir. Belki menopozdan ötürü, ama sağlık durumu, toplumsal sınıf, dini inanç; eş ilişkisinin kalitesi, sosyoekonomik durum gibi bir dizi faktörlerin de cinsel ilişkilere etkisi bilinmektedir.
Cinsel ilişkilerin sadece üreme maksadıyla meydana geldiği düşüncesi, daha çok dini inancı yüksek olan insanlarda ve kadınlarda bulunduğu görülmektedir. Burada eğitim ve cinsellikle ilgili tecrübelerin büyük bir rol oynadıkları da belirlenmiştir.
Organizma açısından, yaşlanma kesin olarak bir gerilemedir. Bunun sonucunda kayıplar meydana gelir. Yaşlandıkça seksüel fonksiyonlarda azalma olur ve bazen tamamen kaybolurlar. Erotik stimülasyon hala mevcut olduğu halde, fiziksel reaksiyonlar giderek azalır, yavaşlar ve tamamen yok olabilirler. Orgazm, giderek daha ender yaşanmaya başlar. Erkekler, ereksiyonda kadınlardan daha fazla problemlerle karşılaşırlar. Kadınların cinsel organlarının mukozasında fonksiyonel gerilemeler meydana gelir.
Yaşlılıkta cinsel ilişkinin meydana gelip gelmediği, daha önceki seksüel yaşamla bağlantılıdır. Eğer gençlik yıllarında ve orta yaşlarda, cinsel yaşamı problemsiz geçtiyse, yaşlılıkta da cinsel ilişkinin meydana gelme olasılığı artar. Hatta evlilik öncesi dönemlerle bile alakası vardır.
Cinsellik konusunda ergenlik dönemlerindeki yaşantılar, ilk cinsel yaşantı, kim tarafından ve nasıl bir bilgilendirmenin meydana geldiği gibi birçok faktörün; yaşlılık yıllarındaki cinsel yaşama etki ettiği görülmüştür.
Kişinin bedenine karşı tutumları, çıplaklığıyla olan duyguları, cinsel duygularına bakış tarzı, cinsel gereksinimlerini yorumlayış tarzı, gençlik yıllarında başlar ve yaşlılık yıllarına kadar kişiye refakat ederler.Fonksiyonel arızların yanı sıra, cinsel yaşamda meydana gelen daha önceki yıllardaki tatminsizlik, yaşlılıkta cinselliğin terk edilmesinde pay sahibidir.
Dul kalmak da cinsel yaşamın sona ermesi için neden teşkil eder. Dul kalan kişi, bundan sonra eşine karşı sadakatini bozmak istemez. Ama bu iç sadakat, aynı zamanda yeni, erotik, dostane birçok ilişkinin kurulmasını da engeller.
Yaşlıların birçoğu yeni arkadaşlıklar kurma cesaretini gösteremiyor. Özellikle karşı cinsle arkadaşlıkların kurulması ender durumlarda mümkün oluyor. Çünkü erkek ve kadının birbirlerine yanaşmaları, sıkı bir arkadaşlık ilişkisine girmeleri ve partner olmalarının ardında daima cinsellik aktiviteleri vardır.
Aslında bunun bir zorunluluk olmadığı bilinmelidir. Fakat bu tür korkular, ölen eşine karşı sadakatsizlik olarak görüldüğü için, dul yaşlıların çoğu, karşı cinsle arkadaşlık kurmaktan çekinirler.
İleri yaşlarda platonik bir aşk, yaşlı için güçlü bir motivasyon, hayata pozitif bir bakış anlamına da gelebilir. Yaşam, onun için yeniden yaşamaya değer olur, yaşamdan yeniden zevk alınır. Sevinçler, umutlar ve yaşam cesareti ön plana çıkar, buna karşın bezginlik ve yaşamdan zevk almamak gibi duygular arka plana geçer. Bıkkınlık sona erer, mutluluk ve anlam kavramları, yaşamın odak noktasına yerleşir.
|