Yaşlanma, organizmanın giderek biyolojik verimliliğinin yitirmesi, çevresine uyumda güçlük çekmesi ve direnç mekanizmalarında gerileme olarak tanımlanabilir. Tıbbi ve toplumsal gelişmelerin yaşlılığın sınırını sürekli olarak yukarı çekmelerine karşın genel uygulama 65 yaşın başlangıç olarak kabul edilmektedir. Ancak kronolojik yaşın tek ölçüt olması doğru değildir. Günümüzde her bir bireyin biyolojik, psikolojik ve sosyal yaşantılarından söz edilmektedir. Bunun yanı sıra farklı genetik ve sosyokültürel gruplarda normal yaşlanma özelliklerinin farklı olduğu öngörüldüğünden "normal yaşlanma"ya ilişkin tek bir tanım yapılamamaktadır.
Son yıllarda gelişen teknolojiyle birlikte tıptaki yeni buluşlar, bireyin kendine ve yaşamına daha fazla değer vermesi insan ömrünün uzamasına yol açmıştır ve dünyada 65 yaş ve üzerindeki insanların sayısı hızla artmaktadır. Ülkemizde yaşlı nüfusun toplumdaki oranı yaklaşık % 4,5 iken 2030'larda bu oranın %6 olması beklenmektedir. Yaşlılık, yaşam sürecinin; çocukluk, gençlik, erişkinlik gibi doğal bir çağıdır.
Yaşlılık dönemi üçe ayrılır:
Genç yaşlılar (65-74 yaş)
Orta yaşlılar (75-84)
İleri derecede yaşlılar (85 yaş ve üzeri).
Yaşlanmaya bağlı olarak fiziksel aktivitede bazı değişiklikler görülür. Genel olarak kas dokusunda bir azalma olur. Kadınlarda özellikle menopozdan sonraki dönemde yoğun bir şekilde kemik kayıpları ortaya çıkar. Bu kayıplara bağlı olarak boy kısalmaları, omurlarda çökmeler, hatta kırıklar olabilir.
Yaşlanmayla birlikte zihinsel değişiklikler de ortaya çıkar. Algılamada ve yaratıcı yeteneklerde yaşlanmayla birlikte bir azalma, dikkatsizlik ve düşünme hızında yavaşlama görülebilir. Öğrenme yeteneğindeki azalmaya, hareketlerdeki yavaşlama da eşlik edebilir.
Yaşlılıkta zihinsel değişikliklere paralel olarak, kişilikte de bazı değişiklikler oluşabilir. Yeni durumlara uyum sağlayabilme, yeni düşünceleri kabul etmede güçlük yaşanabilir. Çevreye karşı daha az ilgili, kendi bedenine ve kendine karşı daha ilgili olup, ilişkilerde daha derin ve seçici olabilirler. Yeniliklerden ürkebilirler ve eski yaşamlarını özlerler. Sağlıklarına aşırı önem verirler. Aşırı tutumluluk, kişisel eşyalarına karşı bağımlılık gelişebilir.
Yaşlılık ve Unutkanlık
Yaşlanmayla birlikte gelen unutkanlık (senil demans) yaşın ilerlemesiyle birlikte yavaş yavaş ortaya çıkar ve kendini 70-75 yaşlarından sonra iyice hissettirir. Yaşlılarda daha önce edinilen bilgiler sağlam kalır ve yeni öğrenilen bilgiler çabuk unutulur.
Demans (bunama) sıklıkla yaşlılarda görülen bir rahatsızlıktır. Hastanın bilinci yerinde olmasına rağmen hafızada zayıflama ve bazı zihinsel yetilerde azalma olur. Kişi çevresinde olanlara ilgisini yitirmeye başlar. Yeni bilgiler öğrenmede ve bunları hatırlamada, konuşma sırasında doğru kelimeleri bulmada, günlük yaşantıya ait sorunları çözmede yavaşlama zamanla belirginleşir.
Bellekte zayıflama öncelikle telefon numaralarını, isimleri, yaşanan günlük olayları tam olarak hatırlayamama şeklindedir. Dikkat kolayca dağılır. Çevreyle kurulan ilişkiler sınırlanmaya başlar. Sosyal yetersizlik belirginleştikçe yalnızlık derinleşir. Kişi huzursuz ve kederlidir. Daha kırılgan, öfkeli ya da şüpheci olabilir. Zamanla geçmişe ait anılar da silinmeye başlayabilir.
Yaşlıların sosyal hayattan tecrit edilmemeleri, günlük yaşama dahil olabilmeleri, arkadaş sohbetleri yapabilecekleri ortamlarda bulunmaları, becerileri doğrultusunda sorumluluk almaları gerek zihinsel gerekse bedensel sağlıkları açısından faydalı olacaktır. Bunun yanı sıra çok fazla ve çok yağlı yememeleri, bol egzersiz yapmaları, sigara içmemeleri ve alkol konusunda ilimli olmaları önerilebilir.
Yaşlılıkta normal veya normal dışı durumların belirlenmesi için nöropsikolojide testler ve fMR çalışmaları yapılmasında yarar vardır. Erken tanı ve tedaviyi öneriyoruz.
altis.grn
|